Milliyet – 23 Ocak 2004
Geçtiğimiz yıllarda , uzunca süre gayrimenkule, özellikle de konuta en iyi yatırım gözüyle bakıldı. Bu süre içinde, o evin özelliğine, niteliğine, yerine bakılmaksızın “canım ev olsun da nasıl olursa olsun” denildi. Konutu üreten nasıl yaptığına bakmadı, konutu alan da evin nasıl olduğuyla ilgilemedi. Çok sayıda konut yapıldı.Yapılan konutlar gerek teknik açıdan, gerekse kalite açısından yetersiz ve niteliksiz oldu.
Son birkaç yıldan beri ev satın alma cazibesini yitirdi, hatta elinde birden fazla konutu olanlar konut fazlalarını ucuz, pahalı demeden satmaya başladı. Faiz, fon, repo, borsa gibi finansal argümanlar daha cazip hale geldi, yatırımcı parasını genellikle bu şekilde değerlendirdi. Enflasyonun düşmesine bağlı olarak faizlerin giderek düşmesi yatırımcıyı yeniden arayış içine soktu. Ev satın almak eskisi gibi bir daha asla moda olmayacak. Ancak, nitelikli, iyi yerde yapılmış, afet yönetmeliklerine uygun, yeni bir yaşam biçimi anlayışı giderek topluma egemen olacak. İnsanlarımız daha iyi mekanlarda, bahçeleriyle, spor alanlarıyla, parklarıyla, yaşam kalitesinin daha yüksek olduğu, güvenliği olan ortamlarda yaşamak isteyecek. Kısaca insanımızın giderek yaşam kalitesi artacak. Zaten gelişme, ilerleme dediğimiz de budur. Güzel yaşamayı, iyi evlerde oturmayı herkes ister. Peki bu nasıl olacak?
Yıllardan beri süre gelen enflasyon bütün toplumu ezer hale geldi, hatta enflasyondan yararlanan kesimleri bile rahatsız etmeye başladı ve sonuçta enflasyon düşmeye başladı. Artık enflasyonsuz bir hayata hazırlanmalıyız. Yaşı 40 – 50 civarında olanlar, enflasyonsuz ortamda nasıl yaşandığını, nasıl çalışıldığını hiç bilmiyor, bu da nüfusun çok büyük bir bölümüne denk düşüyor. Artık işletmelerin, bankaların, büyük ya da küçük yatırımcıların enflasyonsuz ortamda nasıl ayakta kalınacağını öğrenmesi gerekiyor. Küçük yatırımcı faizlerin düşmesine paralel olarak artık parasını daha uzun vadede bankaya yatıracak, bankalar daha uzun vadeli krediler vermeye başlayacak, bu kredilerin önemli bölümünü tüketici kredileri oluşturacak. Tüketici kredilerinin en önemlisi de hiç kuşku yok ki konut kredisi.
Bankaların, konut yapımcılarının, büyük kooperatif birliklerinin bir araya gelerek bu konuda çalışmalar yapması gerek. Böylesi bir çalışma öncelikli olarak bankacılık ve yapı sektörüne, bunlara paralel diğer sektörlere ve konut alıcılarına doğrudan yarar getirecek. Bankaların vereceği uzun vadeli krediler sayesinde ağır ilerleyen konutların yapımı hızlanacak, yeni konut projeleri devreye girecek. Bankaların uzun vadeli, düşük faizli hatta sözü edildiği gibi, bir miktar sübvanse edilmiş konut kredileri verilmeye başlanmasıyla konut piyasasında önemli bir canlanma olacak. Ev alalım nasıl olursa olsun devri bitti. Şimdi yeni bir devir başlıyor.
Gecekondular, kaçak yapılar, fiziki olarak ömrünü tamamlamakta olan konutlar kent dönüşüm projeleri çerçevesinde yerlerini giderek daha çağdaş, yaşanabilir, nitelikli konutlara bırakacak. Evi olanlar bu konutlarını değerlendirerek, daha nitelikli konutlarda yaşama kaygısına girecekler. Evi olmayanlar için uzun vadeli, geri ödemesi bütçeyi sarsmayacak kredilerle kendilerine yetecek büyüklükte ev alabilecekleri bir devir başlayacak. Bunlar kesinlikle hayal değil. 1970’li ve 80’li yıllarda bir işçi, memur rahatlıkla tek başına çalışmasına rağmen çocuğunu okutup, evini bakıp ev sahibi olabilmekteydi. Bu durumda olan binlerce insanı bizler ev sahibi yaptık. O zaman üretilen konutlar bugünkü konut anlayışına uygun değil. O zamanlar insanların temel kıstası “başlarını sokabilecekleri bir çatı” idi. Bugünkü talep; “yeni bir yaşam biçimi”… 2004 yılı bunların başlangıcı olacak, buna inanıyorum. 2004’ün, ülkemize ve insanlığa sevgi, barış ve mutluluk getirmesi dileğiyle.